Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Neşe DİLEKÇİOĞLU

Neşe DİLEKÇİOĞLU

100. Yılda Milliyetçi söylemler (!)

Bir ülke düşünün ki, kuruluşunun 100. Yılı etkinliklerini çeşitli bahaneler üreterek kutlamaktan imtina ediliyorsa, Atatürk'ten ve onun silah arkadaşlarıyla kurduğu Cumhuriyet'ten her fırsatta rahatsızlığından söz ediliyor, millî bayramlarını kutlamaktan rahatsız olunuyorsa, o ülke işgal altında mıdır, diye düşünürüm.

Açık ve net! Zira bazı yazarlar, gazeteciler, ilim insanları 'Türk milliyetçiliği yaptıkları' dolayısıyla zan altında tutulmak bir tarafa, 'SUÇLU' hesabına çekilmek istenmekte ve basınımızda her gün bu haberleri duymaktayız. Adeta 'devlet kuran düşünce' yer altına itilirken, yurt sathında, süpürülmek istenmektedir. Bir soru, buna imkân bulacaklar mıdır? Türk kavmi, elbette buna müsaade etmeyecektir, gereğini elbette yapacaktır.

Ne diyordu rahmetli Başbuğ Alparslan Türkeş: "Ancak istilâ ve işgal altındaki bir millet, MİLLİYETÇİLİK yaptığı için suçlanabilir." Tam da onun söylediği söze uygun gelişmeler oluyor gibi, bu zaman diliminde. 1944 Türkçülük Davası'nda mahkeme heyetinin 'milliyetçiliği mahkûm etme' çabalarını andırıyor olanlar. O yıllar, Avrupa ile Rusya'daki yandaşlara yaranmak üzere kullanılan malum gücün yerini bugün 'dinciler' almış, uşağı oldukları emperyallere yaranmak üzere Türkçülük hasmı kesilmişlerdir. Buna bir de Turan'da yükselen Türk Birliği meselesinin, Türkçülük ruhuyla yükselecek olacağını bilenler, Türk milliyetçilerinin kurduğu Türkiye Cumhuriyeti devletinde, bu yükselme ruhunu baltalamak üzere harekete geçmiş, Türk Birliği ruhunu bozguna uğratma, Türk milliyetçiliğini mahkûm etme çözümünü bulmuş gibidirler.

Tutuklu gazetecilerden, Aykırı Gazetesi editörleri: Furkan Uludağ, Serkan Kafkas ve ajans Muhbir'in editörleri Serdar Sönmez ve Ümit Yasin Perinçek'in tutuklanmalarının ardında yatan sebepler nelerdir? Kamuoyu önünde konuşulanlar ile basına yansıyan sözlerin, savcılıkta düzenlendiği söylenen ve iddia edilen fezleke kararları, neyi ifade etmektedir?

Suçları nedir?

Serkan Kafkas'ın gönderilerinde, MİLLİYETÇİ söylemde bulunduğunu söylüyor gazeteci İsmail Saymaz.

Milliyetçi söylemde bulunmak, suçmuş demek olmuyor mu bu?

Bu durumda "Elbette ki Cumhuriyet'in 100. Yılını kutlamazlar, onunla hesaplaşırlar" duygusu hâkim olabilir toplumda. Biz bu vatan üzerinde tek milletiz. Self-Determinasyon [Kendi kendini yönetme hakkını] bağımsızca kullanıyoruz.

Atatürk, halkını birey yaparak ona seçme ve seçilme hakkını vermiş, kendi mukadderatını belirlemesini bilmiştir. Çevre ülkelere baktığımızda Türkler uzun adım öndedirler.

Özellikle de Arap ülkeleriyle mukayese edilemez. Buna rağmen, kutsanan, emperyal bir Arap milliyetçiliği var mı, var! Kutsal inanç değerlerini de kendilerince düzenleyerek, kıyafet başta olmak üzere, kültürel değerler ve dil açısından emperyalist bir amaç güdüyorlar. Buna biz Türkler de dâhiliz. Kur’an dinini neredeyse askıya alan bu Arap aleminde, biz Türkler açısından esas alınacak zırnık kadar dahi olsa, tek bir örnek yoktur. İslam inancı açısından, Hz. Peygamberimizin Kur'an’ı izahı, bize yeter.

Adeta demokrasi ile yönetilen ülkeleri Araplaştırmak gibi bir hedefleri de var, buna uygun dergâhları da epeyce hazır.

Emperyalizmin savaşarak yapamadığını, diliyle, parasıyla, yaşam şekillerini değiştirerek, Atatürk'ü din düşmanı gibi göstererek, eğitim müfredatını yavaş yavaş değiştirerek yapmaya çalışıyor, bu güruhlar.

Yani Arab'ın kazanında kurbağa gibi kaynatılıyoruz, anladığımızda da sıçramaya mecalimiz kalmayacak.

Kendilerini MİLLİYETÇİ çizgide gören partilerin suskunluğunu, bu sessizliğin altında yatan algının ne olduğunu, ne yapmak istediklerini, nereye varmak istediklerini anlamakta da zorlanıyoruz doğrusu.

MİLLİYETÇİ SÖYLEMLERİN suç olduğunu kabul etmek, sessiz kalmak o ülkede mürtecilerin söz sahibi olduğunu kabul etmek anlamında değil midir?

TÜRK MİLLİYETÇİSİ ne yapar?

Sessizce işgale boyun mu eğer?

Bu gazetecilere, sanki suç işlemiş gibi, sahip çıkmaz mı?

TÜRK halkının lehine yüce mecliste hiç bir önergeyi kabul etmemek, ne anlama gelir?

Cumhuriyetin 100. Yılında eskimiş, yerine yenisini oluşturmak, adına da 'TÜRKİYE YÜZYILI' demek Atatürk'ün uygarlık düzeyine erişememiş, ümmetçi, hatta sınırları yok etme anlayışına çanak tutmak, 'seccade neredeyse, vatan oradır' anlayışına sahip çıkmakla eşit demek olmuyor mu? Biz Türklerin yaşadığı her yüzyıl onlarındır.

Dini değerlerimize göre, 'vatan sevgisi imandandır' sözünü nereye koyacağız?

Bu durumda imanımız eksik mi?

HUCURET süresinde "Kişi kavmini sevmekle suçlandırılamaz!" denen Nâs emrini nereye koyarak karar vereceğiz?

Oysa burada, milliyetçilik duygularının dinin emirleri dâhilinde olduğunu görüyoruz.

Şimdi neyle suçlayarak gazetecileri tutukladılar? Bu psikolojik savaşın gayelerini biliyoruz da taraftarlarını mı bilmeyeceğiz(!) 'Milliyetçilik suçlandırılamaz!'

Bu ülkenin milliyetçileri nerededir?

Parya toplumu mu oldular?

Dantelli kefenleriyle Arap milliyetçiliği yapanlara sahip çık, Türk milliyetçilerini aşağıla! Milliyetçi söylemlerden rahatsız olanlar, bu toprağın insanı olamazlar. Milliyetçiliğe suç isnat edenlere bir kaç söz etme gereği dahi duymayan, Türk milliyetçiliği ekseninde siyaset ürettiğini söyleyen, milliyetçi unsurlarını budayan odakları da, duyarsızlıklarıyla unutmamak gereklidir.

Bu durumda ATATÜRK’ün "Ne mutlu Türk'üm diyene!" veciz sözü, işgalcilerin ve onların yurt topraklarında ulaklığını yapanların rahatsız olduğu şeydir ve inadına Türküz! Bu ulu ve kadim kavmin şerefli milliyetçileriyiz.

Türk yurdunu kanlarıyla sulayarak yurt yapmış binlerce Mehmetçiğimizi, kutsal toprakların koruyucusu ve hizmetçisi kutlu erlerimizi, İngiltere ile iş birliği yapan Araplar, casus Lawrence'in dolduruşuyla katletmişlerdir. O emperyalizmin iş birlikçi halkı, Türklerle elbette bir tutulamaz, tutulmayacaktır. Milliyetçi(!) beylere de:

"Kimin yanında durduğunuzun farkında mısınız?" sorusunu sormak, boynumuzun borcudur. Hamas konusunda itidali elden bırakamayız.

Arap çöllerinde şehit edilen, kanları akıtılan, asitli sularla gözleri kör edilen Mehmetçiklerimizin, makûs talihinden ders almamak, aymazlık olur. İkinci kez Mehmetçiğimizi Orta Doğu bataklığına sokma gafletini hiç kimse aklının ucundan dahi geçirmesin. Hamas'a yardıma gidecekler, İhvan'ın kardeşleri, buyursunlar, gitsinler. Türkiye, Filistin halkı için diplomasinin gereği olanı yapsın, yeter.

Yas ilanı ile sahip çıktığımız Araplardan beklentimiz, hiç değilse başkentlerinde caddelere, Cumhuriyet'imizin 100. Yılı ile ilgili kutlama dövizleri assınlar da, Amerika'nın yeşil dövizleriyle vatanımızdan toprak almaya gelmesinler. 'Yaşa Türk, var ol!' diyerek, dostluk ve vefa göstersinler. Türk devletinin yöneticileri ve umum-i efkâriye de Cumhuriyet'in 100. Yılını, atalarımıza layık evlatlar olarak kutlasınlar. Türk kanlarıyla sulanmış vatan topraklarını, kutlu emanet kabul ederek onurlu, gururlu, şeref ve İzzet ile görkemli törenlerle kutlayın... Kutlayın ki, Türk evlatları olarak zaferin paydaşı olun. Bizler, hürriyet kavgasında atalarını şehit veya gazi olarak yitirenler, büyük onurla kutlayacağız ki, zafer bizimdir. Çünkü bizler, yılmaz Türk milliyetçileri, çılgın Türkleriz!

Yazarın Diğer Yazıları