Bazen hiç bilmeden bir çocuğun ilhamı olabilirsiniz
90'lı yılların başları. Bulunduğu semtin en yüksek ve en çok insan yaşayan binasındayım. Etrafımdaki her binada ayrı bir hayat öyküsü, her dairede bambaşka bir hikaye var.
Herkes öyle renkli öyle farklı ki tam bir mahalle dizisi gibi çevrem. Esnaflık, komşuculuk tüm kavramlar yerli yerinde o zaman. Bizim oturduğumuz binada benim dikkatimi çeken tek isim ise Deniz Abla!
Hayranlık illa ki televizyon yıldızlarına olmak zorunda değil ya, ben Deniz Abla’nın hayranıyım. Acele ile koşturarak binadan çıkışında işe geç kalmanın telaşını yaşadığını bilmeyecek kadar küçüğüm. Gün boyu onun iş yerinde yaptıklarını düşünüyorum bir yandan oyun oynarken.
Hayran olma nedenime gelince Deniz Abla medya sektöründe. O dönem çok ünlü olan bir radyoda sunucu. Halen herkesin bayılarak dinlediği 90’lar pop şarkılarını çalan bir radyoda çalışıyor. Şarkılar arasında enerji dolu konuşmalar, eğlenceli sunumlar, sıradaki şarkıyı armağan etmeler, günlük önemli bilgileri paylaşma...
Gelip geçerken güler yüzü ile selamlıyor sokakta oynayan bizi, göz kırpıyor bazen, kimi zaman saçımızı okşuyor. Herkesten havalı, herkesten bilgili geliyor bana…
Kıyafetine önem vermeden şıklığı görüyorum onda, bir kot pantolon bir tişört modayı yakalıyor. Bitmeyen kot pantolon sevgimin bile kaynağı oluyor yıllar geçse bile bilinçaltımda.
Deniz Abla abisi ve babaannesi ile yaşıyor. Ailesi Almanya’da. Babam onların aileleri konuşmak için İstanbul’un başka bir semtine gittiklerini duyunca o dönem nadir bulunan telefonumuzu istedikleri zaman kullanması için onlara sunuyor. Bu aramızdaki bağı da artırırken ondan mesleki birkaç anı duymak için verdiğim mücadele göz yaşartıyor. Deniz Abla ve ailesinin o güzel mesleğinin ötesinde çok zor bir hayatı olduğunu öğrenmem oradan taşındığımız ve büyüğüm yıllara denk geliyor.
Çocukken kimsenin mutsuz olduğunu düşünmemek çok güzel. Günün sonunda bende üniversiteyi bitirip mesleğe bir radyonun canlı yayın odasında başlarken kendimce aslında Deniz Abla’ya bir vefa selamı çakıyorum. Daha ilkokula dahi başlamamış bir kız çocuğuna ilham olduğunun farkında bile olmadan hayatına devam ederken ben mesleğin 18. Yılında iyi ki ona özenmişim diyerek yazmaya, anlamaya, üretmeye devam etmek için o çocuk merakımı korumak için uğraşıyorum.