Bir kasaba bir öğretmen ve doğanın anlattıkları
Anadolu’nun kırsal bir kasabasında geçen “Kuru Otlar Üstüne”, genç bir öğretmenin gözünden hayatın ve insan ilişkilerinin dokunaklı bir portresini çiziyor. Film, Samet adındaki bu öğretmenin, büyük şehir hayalleri ve kasabanın sakin yaşamı arasında sıkışıp kalmış ruh halini merkeze alıyor.
Film, sinema dünyasında yankı uyandıran başarılarıyla tanınmaktadır. 2023 Cannes Film Festivali’nde, Merve Dizdar’ın canlandırdığı karakterle “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü alarak, uluslararası arenada Türk sinemasının gücünü bir kez daha kanıtlamıştır. Ayrıca, yerel ödül törenlerinde de “En İyi Film” ve “En İyi Yönetmen” dahil olmak üzere birçok ödülün sahibi olmuştur.
Oyuncu kadrosunda, Deniz Celiloğlu’nun Samet karakteriyle verdiği etkileyici performans, Merve Dizdar’ın Nuray rolündeki derinliği ve Musab Ekici’nin Kenan karakteriyle sergilediği karmaşık duygusal yelpaze, filmi unutulmaz kılan unsurlardandır.
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, doğanın sakinliğini ve kasabanın tekdüze yaşamını, Samet’in iç dünyasındaki fırtınalarla kontrast oluşturacak şekilde kullanıyor. Film boyunca, Samet’in İstanbul’a dönme arzusu, izleyicilerin kendi hayatlarındaki “kaçış” ve “dönüş” arayışlarına ayna tutuyor.
Ceylan’ın ustalıklı kamera çalışması, kasabanın günlük yaşamını, doğanın muhteşem manzaralarıyla birleştirerek, izleyiciye neredeyse dokunulabilir bir atmosfer sunuyor. “Kuru Otlar Üstüne”, bu yönüyle, izleyicileri sadece bir hikayenin içine çekmekle kalmıyor, aynı zamanda onları kendi iç dünyalarına bir yolculuğa çıkarıyor.
Film, Samet’in kişisel çatışmalarını ve kasabanın toplumsal yapısını yansıtırken, izleyicilere de kendi hayatları üzerine düşünme fırsatı sunuyor. Samet’in İstanbul’a dönme arzusu, onun içsel yolculuğunun bir metaforu olarak işleniyor ve izleyicilere, kendi hayatlarında benzer bir “kaçış” veya “dönüş” arayışı içinde olup olmadıklarını sorgulatıyor.
“Kuru Otlar Üstüne”, Nuri Bilge Ceylan’ın sinematografik anlatımındaki ustalığını ve derinliğini bir kez daha kanıtlıyor. Film, sadece Türk sinemasının değil, dünya sinemasının da önemli bir eseri olarak anılmayı hak ediyor. Ceylan’ın bu son başyapıtı, izleyicileri bir felsefeyle de baş başa bırakıyor. Bu film, uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir iz bırakıyor ve Türk sinemasının evrenselliğini gözler önüne seriyor.