Rutin belki de güzeldir

Sosyal medya ile hayatımıza, önümüzde düşen birkaç dakikalık videolarla verilen yaşam tecrübeleri, hayat dersleri, uzmanlığını bilmediğimiz kişilerin ömür rehberlikleri taşıyan sözleri düşmeye başladı.

Yolculuk ettiğimiz bir otobüste, sıra beklediğimiz bir bankada, arkadaşımızın geç geldiği bir randevudaki bir kafede, durakta metro beklerken, koltuğa yorgun bir şekilde yığıldığımızda, uykuya giderken yarım kapalı gözlerle her ne halde ve vakitte olursa olsun kısa videolarla keşfetmemizi bekleyen binlerce ‘kadim’ bilgi…

Biri konfor alanınızdan çıkın derken, bir diğeri senden önemlisi yok mesajı veriyor, inandığı doğruları araya sıkıştıranını mı istersin, kendince tebliğ yapanını mı artık çeşidine göre seçebilirsiniz

Tüm bu hayat yolundaki saniyelerle sınırlı, alttan müzikli tavsiyeler ister istemez kafaları karıştırabiliyor.

Eskiden güvendiğin bir büyük, yıllarını verdiğin bir arkadaş, en önemlisi uzman bir ismin ışık tutmasını istediğimiz yalpalanmalarımızın ‘çaresini’ artık internetin olduğu her yerde hem de her çeşidinden bulmak mümkün.

Biri, ‘yapabileceklerini hayal etmediğin için şimdi bu hallerdesin’ diyerek topa tutarken yorgun ruhunu, karşına çıkan bir diğeri ise ‘asla hayallerini anlatma’ kelimelerin gücü diyerek olan heveslerimizi de kırıyor.

Ortaya konfor alanımı bozmalıyım diyerek düzenli giden işine bir anda son verip pişman olan, ya da kırk yıllık ailesine tüm hayatının katili gibi bir anda öfke duyan ve tüm bunları aşmak için yeterli ve gerekli uzman desteğini almaktan geri duran insanlar kalıyor.

Bir kahve sunumu ile iyi olabileceğimizi, yağan yağmurda dinleyeceğimiz ortak şarkılarımızı, zengin eşlerimizin araçlarındaki danslarımızla hayatın tüm sillesinden kurtulabileceğimiz inancını veren bu güçlü paylaşım akışı gerçekten basit ama bir o kadar da bize ait olan şeyleri unutmamıza neden oluyor.

Etrafımız linçlenmekten korktuğu için gerçek duygusunu paylaşmayan, bir fotoğraf çekileceği zaman kadraja giren yeri gelince bardağını yeri gelince kitaplığını saklayan insanlarla dolu.

Peki ya gerçekten her akşam aynı sokaktan eve gitmek o kadar da kötü bir şey değilse misal ‘şu saatte zil çaldıysa kesin şu gelmiştir’ demek belki de nimetse! İlk sevindiğinizde aradığınız kişi değişmiyor ve bu klişe olmuyorsa, her defasında seni gördüğünde aynı coşkuyla karşılıyorsa seni bir sevdiğin, tüm bunlar benzer diye, tatsız mı olacak!

Değil elbet, hayatınızdaki rutinlerden bu kadar çabuk vazgeçmeyin bence! Bir telefonla ters yüz olan bir hayat, bir daha asla eskisi kadar içten gülemeyeceğiniz bir an yaşadığınızda, akşam dışardan gelirken aynı marketten aynı şeyleri alıp, varmak istediğiniz aynı ev asla sizin için rutin olmayacak.

Rutin belki de güzeldir!

Yazarın Diğer Yazıları