Dokunuş
Bazen bir hissediş alır götürür insanı başka dünyalara. Bazen de bir dokunuş gerekir. Kalemin duyarlığından erdemin dehlizlerine uzanan bir dokunuş. Tamer Bükülen 'Hissediş[1]' kitabından sonra 'Dokunuş[2]' kitabıyla da gönüllere dokunmaya devam ediyor.
"Edebiyatta kalemlere yol açan dost" ithafıyla imzalamış kitabını. Samimiyeti, dostluğu ve gülümsemesi satırların kalbinde atmaya devam eden Bükülen ‘Hissediş” kitabından sonra farklı bir pencere açıyor okuyucuya. Aslında okuyucuya açılan her pencere yazarın iç dünyasında kendine çizdiği rotaların satırlara yansımasıdır.
Yazın hayatınla uğraşanlar ve bunu aşkla yapanlar iyi bilir. Kalemini sermayenin emrine veren kalemşorlar bunu çok da anlamasalar da işini aşkla yapan ve hiçbir karşılık beklemeyenler için her harf, her satır, her cümle ve her kitap kutsal birer metindir.
Cemil Meriç üstattan dinlemiştim. "İyilik eden mükâfat beklediği an tefecidir."
İyilik yapmak daha çok karşı tarafa mı iyi gelir yoksa insanın kendisiyle alakalı bir durumdan bahsetmek daha doğru bir yaklaşım mıdır?
Hiç kuşku yok ki yazar öncelikle kendine iyilik yapar. Her satır dünyaları barındırdığı, taşıdığı ve demlediği ruhunu iyiliklerle daha da zenginleştirir.
Karşılık beklemeden yazan, üretmek için çabalayanların temel amacı sevgiyi, iyiliği, güzelliği sanatı, aşkı ve dahası insanlığın ortak değerlerine emek vermek, çoğaltmak değilse nedir?
Yakından tanımadığımız insanlarla ilgili yazı yazmak daha kolay olsa gerekir. Ancak hayatını yazmaya, sevgiye, güzelliğe adamış tanıdığınız bir yazarla ilgili yazı yazmak bir hayli zorlar insanı. Şu anda içinde bulunduğum durum böyle bir durum.
Bana sorarsanız sanki yarım asırdır tanırım Tamer Bükülen’i. İçinde kaynayan yazma volkanını ilk fark ettiğim yılı hatırlamıyorum.
Bizim gibilerin tek kurtuluşu yazmaktır. Tanrının bizi yazmakla mükellef kıldığına inanırız. Tamer’i yazmaya zorlayanlardan birisi olarak ikinci kitabı ‘Dokunuş’u okurken iyi ki onu yazmaya teşvik etmişim diyorum. Çünkü o “Kelimeleri sevgi potasında eritip insanların kalplerine akıtmak ve dünyayı daha yaşanası kılmak” için üretmeye adamış kendini.
‘Dokunuş’ bazen protez, bazen umut bazen de aşkın satırlarla buluştuğu kitap. Bazen kentlere sitemlerini gönderir.
“O kentler
O kentler ki
Beni dünyalı yapan kentler
Darlığında kimi zaman
Doğaya iten kentler[3]”
Bazen konuşmanın ve susmanın erdemini döker satırlara
“Yorgunum
Büyük büyük laflar etme bana
Yormadan
Ve aldırmadan dünyaya
Hasret gibi konuş
Yormadan beni
Bitsin artık bu yokuş
Dinlenmişliğin gölgesinde
Benim ulu meleğim
Tek kalsan da evrende yine konuş[4]”
Bazen de
“Bir sen değilsin
İki dağın arasındaki vadiyi tek adımla geçemeyen
Bir sen değilsin ne geç ne erken
Yaşamı ucu ucuna ekleyen” diyerek sorgulayan ve hayatı olduğu gibi kabullenen satırlarla seslenir.
Ozanca…
[1] Tamer Bükülen, Hissediş-Hal Durakları, Ihlamur Kitap, 2020.
[2] Tamer Bükülen, Dokunuş, Kültürkent Kuledibi Yayınları, 2023.
[3] s.41
[4] s.101