Ekranların prensi Zafer Arapkirli gerçeği ortaya çıkardı: Beşiktaş taraftarı daha çok kahır çekecek
BEŞİKTAŞ TARAFTARI DAHA ÇOK KAHIR ÇEKECEK
Bir futbol maçının ya da bir futbol takımının perfoRmansını değerlendirirken, bir maça ya da bir sezona bakarken, pek çok faktörü konuşursunuz.
Kadro kalitesi, kadro derinliği, yedek kulübesinin yeterliliği, kalecinin “sağlamlığı”, stoperlerin uyumu, orta sahada birbiriyle iyi anlaşabilen ya da topu rakip alana iyi aktarabilen oyuncuların varlığı ya da yokluğu, takımın fizik kondisyonu vesaire...
Ama bütün bunların hepsini “aşacak” derecede önemli bir faktörü unutmamak gerekir.
O da, takımda “gol atacak” oyuncunuzun bulunup bulunmadığıdır.
O varsa, yukarıda satırlar dolusu anlattığımız bütün faktörlerin üzerine çıkan ve tayin edici bir unsurdur.
Beşiktaş futbol takımının da geçen sezondan beri en büyük eksiği budur.
“Tek eksik” midir? Tabii ki hayır.
Ama en önemli eksik budur.
Çok net ve basit bir gerçeğidir bu futbolun.
İstediğin kadar iyi pas yap (ki onu da yapamıyor artık Beşiktaş) istediğin kadar topu rakip ceza alanına taşı, hatta zaman zaman oyunu rakip ceza alanına “yık”... Topu çerçevenin içine atabilecek bir oyuncun yoksa, gerisi hikayedir.
Beşiktaş’ın kadrosunda da böyle bir oyuncu aylardır yok.
Cenk Tosun’ı aylardır yazmaktan bıktık artık. Yürüyor. Golü yapabilecek yerlerde yok. Sadece “ceza alanı içinde olmak” yetmiyor. “O an, o saniye, hatta o salise orada olmak ve topa iyi dokunabilmek” önemli.
Bu çocuk bunu bilmez mi? Kariyeri ortada. Hepimizden iyi bilir. Pek çok meslektaşından da iyi yapardı bir zamanlar.
Ama, artık yok.
Yapamıyor.
“Yedeği” kim? Hatta zaman zaman yanına “ikili” oynasınlar diye koyulan adam kim? Muleka. O da aynı.
İkisi de artık “yürüye yürüye oynamaya çalışıyor” ve bu yüzden de Beşiktaş golü bulamıyor.
“Tamam, çare bulundu” diye umut bağlanan Semih Kılıçsoy da sakatlanmış. Zaten Santos Dayı, son iki maçta (bence lanlış bir kararla) “tam güvenemiyorum” diye oyundan almış.
E o zaman kim atacak bu golü ya da golleri?
Golcü denen “insan türü – sporcu türü” bütün dünyada az yetişen, yetiştiği zaman da güçlü ve zengin kulüpler tarafından “üzerine atlanıp” kapış kapış giden bir insan. O yüzden de çok pahalı.
Ne yapacaksın o zaman?
Ya yetiştireceksin ya da paraya kıyıp 3 – 5 oyuncuya vereceğin parayı ona yatırıp alacaksın.
Talisca diyeyim, gerisini siz anlayın.
Kıyamadılar o paraya.. Aylarca pazarlık ettiler ve alamadılar.
Daha doğrusu almadılar.
Kimleri aldılar onun yerine...
Hiç girmeyeyim o konuya en iyisi.
Kırıcı olma riski var.
Sivasspor karşısında kale önüne ya da civarına atılan hiçbir topa gereken hamleyi yapamayan bir Cenk’le gol bulunamayacağı ortadaydı.
Zaten 6’ncı dakikada Colley’in beceriksizce kaptırdığı topu alan Sivassporlu Manaj’ın vuruşu defanstan sekip, Ersin Destanoğlu’nu yanıltınca, aslında onun hatası olmadığı halde “kaleci hatası sonucu yendi” denilen bir golle 1-0 geriye düşmüş Beşiktaş.
Sonrasında geride sık sık boyşluklar bırakmasına ve yine Ersin’in kişisel çabasına muhtaç kalmasına rağmen yüklendi.
Ama neye yarar?
O topu alıp kaleye atabilecek biri yok.
Aboubakar mı?
Onu da, Cenk ve Muleka ile aynı “Yürüyenler” kategorisine koyuyor ama en azından arada bir “sihirbazlıklar” yaparak maç kurtarabilen bir sporcu olduğu için biraz ayırıyorum.
Maçın ilk yarısında futbol adına çok fazla bir şey izlemedik.
Futbola dair tek önemli not, 19’ncu hakemin bir “katliam” yaparak önce verip sonra iptal ettiği penaltıydı.
Ceza sahası içinde alenen düşürülen Salih için önce beyaz noktayı gösterdi. Sonra Sivaslılar’ın ve VAR’ın itirazını “gidip görüp” değerlendirdi. Ve skandal bir kararla kendi penaltı kararını iptal etti.
Geçen hafta da İstanbul’da İnönü’de bir bariz penaltısı verilmeyen Beşiktaş’a atılmış üst üste ikinci kazıktır bu.
Salih’in düşürüldüğü pozisyon, dünyanın her yerinde her stadında penaltıdır. Nokta...
İkinci yarının hemen başında Sivasspor’un ilk yarıdaki golünü atan Manaj, tek başına uzun pastan aldığı topu götürüp vurdu, Ersin’i bacak arasından avladı ama, pozisyon bariz ofsayttı.
Sonrasında Cenk’in yakaladığı şans direkten döndü.
Biraz sonra da Bahtiyar’ın kafasını, Ali Şaşal çizgiden çıkardı.
İkinci yarıda tamamen Beşiktaş’ın hakimiyetinde geçen ve istatistiklere de ezici biçimde böyle yansıyan oyunda tek bir eksik vardı.
“Gereken yere gereken zamanda atılacak bir top ve buna vuracak bir golcü”
Yok. Bu eksik Beşiktaş’ın (öteki eksikliklerinin yanındaki) en önemli eksiği.
74’ncü dakikada Cenk’in yerine giren Mustafa mı dolduracaktı bu eksiği?
Daha sonraki dakikalarda Salih’i, Ghezzal’ı çıkarıp Muleka ve Amartey’i oyuna alan Santos da ne yaptığını biliyor muydu? Y ada neyi amaçlıyordu? Anlayamadık.
Hani “Bir şey yapmadı demesinler” babında değişiklikler gibi göründü bize.
Pas yüzdeleri, ceza sahasına ortalar, baskılar, uzaktan şut denemeleri filan işe yaramıyor. Topu çerçevenin içine sokabilecek bir golcü bulmadığı takdirde, Beşiktaş’ın böyle çık maçlarını izleyeceğiz.
Taraftar daha çok kahır çekecek ve bu sezon bunca kahır yetmemiş gibi daha büyük sıkıntı ve kahırlar dizisi olarak devam edecek.