Kadim telkâri
Telkâri sanatı, ince gümüş tellerin usta eller tarafından yine ustaca bir araya getirilmesiyle oluşturulan bir gümüş işleme sanatı olarak tarih boyunca günümüze kadar hâlâ devam ediyor.
Altın veya gümüş teller ya da levhalar, özel aletler kullanılarak tane veya küre şekline getiriliyor. Telkârideki benzersiz optik etki, aynı kalınlıktaki iki ya da daha fazla telin örülmesiyle sağlanabiliyor. Bu kürelerin sırayla kaynakla birleştirilmesi işlemine granülasyon denir ve bu teknik Etrüskler tarafından mükemmelleştirildi.
Telkâri, tamamen el işçiliğiyle yapılan bir sanat olarak karşımıza çıkıyor. Bu teknikte, teller kendi etrafında sarılarak oval, yuvarlak ve benzeri şekiller oluşturuluyor.
Telkâri, çok eski bir geçmişe sahiptir ve M.Ö. 3000'lere kadar uzanıyor. Orta Doğu'da ortaya çıkan bu sanat, zaman zaman geniş uygulama alanları buldu. Orta Çağ'da, özellikle Barok dönemin sonları olan 800'lerin sonu ve 900'lerin başında Sicilya ve Venedik'te yaygın olarak kullanıldığı biliniyor.
Telkâri sanatı, özellikle Mardin yöresinde ün kazandı. Bunun yanı sıra, Ankara'nın Beypazarı ilçesinde 80 ila 120 arasında atölye ile bu sanat icra ediyor.
Telkâri, son derece ince işçilik ve dikkat gerektiren bir sanattır ve tamamen elde yapılıyor. İşlem, özel aletlerle elde edilen aynı kalınlıktaki iki veya daha fazla ince gümüş veya altın telin örülmesiyle başlıyor. Ardından bu teller, kendi etraflarında oval ve yuvarlak şekiller oluşturacak şekilde sarılıyor. Bu sanatın, Orta Çağ'da Barok dönemde, 800'lerin sonu ve 900'lerin başında Sicilya ve Venedik'te de kullanıldığı kaynaklarda kendine yer buluyor.
Telkâri kelimesi tel ile yapılan sanat anlamına gelse de, tel ile yapılan her sanatsal çalışmaya telkâri demek doğru olmaz. “Vav işi” olarak anılmasının nedeni, Osmanlıca vav harfinin motif olarak sıkça kullanılmasından ileri geliyor. Ayrıca, cımbıza benzer “çift” adı verilen aletin kullanımından dolayı bu sanata ''çift işi'' diyenler de bulunuyor.
Telkâri sanatının en dikkat çekici yönlerinden biri, ustaların malzemeleri kendilerinin hazırlaması. Kullanılan gümüş, atölyede eritilip çubuk haline getirilir ve ardından genişten daraya doğru delikleri olan çelik “hadde”den geçiriliyor. Bu süreç oldukça zor ve sabır gerektiren bir süreç. Maden, bu işlemler sırasında sertleşir ve yeniden tavlanıyor. Ustalar, telleri haddeden çekmek için özel penseler kullanıyor ve bu işlem sırasında beline manda derisinden yapılmış bir kuşak takıyor. Kuşakta bulunan madeni halkalar, telin uzayıp kol gücünün yetmediği durumlarda telin ucunun takılmasını sağlıyor. Bu yorucu çalışma sonucunda, kalınlığı yarım santimetre olan gümüş çubuk, 1 mm'lik ince bir tel hâline geliyor.
Her telkâri eseri iki ana bölümden oluşuyor. Birincisinde, işin ana iskeleti olan “muntaç” (kılavuz), ikincisinde ise muntaç içine yerleştirilen ve vav, kake, dudey, gül, tırtıl, güverse gibi çeşitli isimlerle anılan farklı motifler bulunuyor.
Bazı kaynaklar, ana iskeletin oluşturulmasında tellerin lehimle birleştirildiğini iddia etse de, ustalar bu yöntemin yanlış olduğunu vurgular. Çoğu usta, lehimin gümüşü zayıflattığını ve lehim kullanılmış bir işin hurda haline geleceğini belirtiyor. Birleştirme işleminde doğru yöntemin kaynak kullanmak olduğunu savunurlar. Bu işlem oldukça zorlu ve dikkat gerektirir çünkü milimetrik telleri kaynak yaparken ısının biraz fazla olması tellerin erimesine ve tüm emeğin boşa gitmesine neden olabiliyor. İskeletin yapımından sonra, motiflerin yerleştirilmesi işlemi de yine kaynak yöntemiyle yapılıyor. Bu aşama da büyük bir titizlik ve sabır gerektiriyor, çünkü her aşama uzun zaman alıyor ve dikkatle yapılmalı.
Telkâri tekniğiyle işlenen eserlerdeki ince işçilik, izleyiciyi tarihin derinliklerinden günümüze uzanan bir sanat yolculuğuna çıkarıyor. Bu sanatta telin inceliği, takının değerini doğrudan artırıyor.
Telkâriyle yapılan eserler oldukça çeşitli tür ve şekillerde, bununla birlikte neredeyse her şey yapılabilir. Sigara ağızlıkları, tütün kutuları, fincan zarfları, tepsiler, kemerler, tepelikler, aynalar ve sandıklar gibi pek çok ürün bu teknikle üretiliyor. Mardin Valiliği ve ustalar, bu dantelvari tel işleme sanatını yaşatmak ve geleceğe taşımak için büyük çaba sarf ediyorlar. Mardin'de genç ustalar tarafından işlenen telkâri eserler, Avrupa'daki moda evlerine kadar ulaşmakta ve oralarda sergileniyor.