Kartal 3'e 4'e alıştı: Zafer Arapkirli yazdı...
KARTAL 3'E 4'E ALIŞTI
Hedef çoktan küçülmüş.
Elinde kala kala Türkiye Kupası hedefi kalmış. Ama o da az bir şey sayılmaz. Kazanırsan Avrupa’ya gitme imkanı, hatta gelecek sezon Süper Kupa finali imkanı.
Bu yılın hesabı, artık maalesef buralara sıkışmış durumda. Ama yine de yeni hoca ile önemli ölçüde havaya girmiş bir Beşiktaş Türkiye Kupası’nda hesabı bugün açmış oldu.
Santos Hoca, ilk izlediği Rizespor maçındaki kadroyu bozmadan çıkmıştı Cumartesi günü İnönü’deki ilk maçına. Orta sahanın ve takımın en yararlı ve formda ismi Amir’i sakatlığa kurban verdikten sonra, bugün kupa maçında birkaç başka değişikliğe gitmeye karar vermiş.
Stoper ikilisinde hafta sonunda denediği “Tayyip-Bahtiyar kombini”nden bugün vazgeçip, Süper Joker Necip’i koydu Bahtiyar’ın yanına.
Kara Kartal’ın herkese parmak ısırtan ve golleri ile göz dolduran delikanlısı Semih Kılıçsoy’u kenarda oturtup, yine ileride Cenk Tosun ile başladı. Anlaşılan, Santos da “gezen tavuk” (pardon gezen santrfor) seviyor.
Ghezzal’ı uzun sare sonra ilk 11’de gören taraftar, form durumu nedeniyle umutlanırken, Santos’un bu tercihinin yerinde olduğunu düşündük.
İlk 11, uzun süre sakat ve/veya kenarda beklemiş her sporcuya iyi gelir. Hem zaten, Ghezzal kalibresinde bir oyuncuya “Ben buraya aitim” dedirtmek, önemli bir teknik adam tavrı olarak not alınmalı. Yine, geçen maç kanatta harikalar yaratan, bir de gol atan Rashica’yı dinlenmek üzere, gerektiğinde dahil olmak üzere kenarda tutması, görece zayıf kupa maçı rakibi önünde akıllı bir taktik tercihtir. Onun yerine oyuna başlarken Rebic görev yaptı kanatta.
Orta sahada da Amir’İn yokluğunda Salih-Demir Ege-Gedson kurgusunu oturtmaya çalıştığı anlaşılıyor hocanın. Tabii ki Salih’in olağandışı iniş çıkışlı form grafiği ve Demir Ege’nin biraz (aslında bir hayli) pişmesi gereği de hocanın ev ödevleri arasında.
Klasik tabirle “kumaşı sağlam ve kaliteli” görünen bu Demir Ege evladımızın, daha güçlenmesi lazım. Orta saha bu kadar “nazik fizikli” bir üçlü ile fazla güven vermiyor. Biraz mücadeleci ve sertliğe dirençli adamlar lazım oraya.
Beşiktaş’ın kronik oralarda top kaptırma alışkanlığını da düşünürseniz…
Al sana yeni bir ev ödevi daha Santos Hoca.
Gol erken geldi. 16’ncı dakikada soldan yapılan yüksek asisti kafayla yakın mesafeden kaleciye nişanlayan Salih Uçan, dönen topu akıllıca tamamladı. Durumu 1-0 yaptı Beşiktaş, erken golün rahatlaması ile tempoyu biraz düşürüp rakibe kendi oyununu kabul ettirdi.
20 dakika sonra, bu kez 36’da, Ghezzal, Rebic’in soldan ortasında ceza sahası içinde topla buluştuğu anda Regaten’in müdahalesi ile yere indi.. Tartışmasız penaltıydı. Hakem beyaz noktayı gösterdiğinde, Cenk Tosun, “Belki buradan vurursam atabilirim” gibilerden hemen sahiplendi topu. Güzel bir vuruşla sağ üst köşeyi gördüğünde durum 2-0 oluyor ve takım daha da rahatlıyordu.
Sonrasında oyunu iyice rölantiye alan Beşiktaş, ilk yarıyı 2-0 önde kapatırken, ikinci yarıda kenardan kimlerin gireceğini merak etmeye başladık.
Fernando Hoca, ikinci yarıya çıkarken, Salih’in yerine daha hızlı ve daha savaşçı Tayfur’u alarak, “Daha hareketli ve daha çok koşan bir orta saha” görmek istediği sinyalini veriyordu. Zaten ne demişti, geçen hafta sonu maç çıkışında? “Kimse, bizim sahamızda bizden daha fazla koşamaz…”
Bu mesaj en çok da Salih gibilere gitmeliydi.
Amir’in yokluğunda, orta sahada o vitesi büyütmek lazım. Beşiktaş’ın bugünkü şansı, Eyüpspor gibi kendi liginde çok başarılı olsa da, rölantide oynayan bir takım önünde bile etkili olamayan bir Eyüpspor’la oynamasıydı.
Ama bu son cümleyi tersten okursak, Beşiktaş başka bir takıma karşı bu tempo ile hep zorlanır. Zaten bu sezonun en önemli hastalıklarından biri, kronik sakatlıklarsa, diğeri de bu, yani oyun temposu değil miydi?
İlk bir haftalık “Santos Dayı” okumalarımızda, bu “savaşan ve koşan takım arzusu”nu açıkça görüyoruz.
E adam haklı da…
Çalıştırdığı ve başarıdan başarıya koşturduğu efsane Portekiz kadrolarını bir hatırlasanıza… Şimdi diyeceksiniz ki, “Adam Ronaldo’lardan Pepe’lerden Quaresma’lardan, Carvalho’lardan, Cenk Tosun’lara Salih’lere filan düştü. Ne yapsın?
Haklısınız tabii. Zaman zaman saha kenarında sinirli ve düşünceli gezinmeleri sırasında, zihnini bu anlamda okumaya çalışıyorum “Dayı”nın…
Maç 67’nci dakikada iyice “esnetmeye” yüz, tutmuşken Ghezzal’In sol kanattan korner atışını Demir Ege indirdi ve Cenk Tosun’a “Eh haydi bari, buna da vurayım da 3 olsun” dedirtecek şekilde yakın mesafeden gol şansı doğdu.
Durum 3-0 olurken, ilginç biçimde, Beşiktaş’ın gezinen golcüsüne hat-trick şansı bile doğmuş oldu.
Şaka gibi ama gerçek.
Tadını çıkarırdım ben, onun yerinde olsam. En son ne zaman yaptığını o da unutmuştur. Ama Santos Hoca, “2 tane attın artık. Yeter” dercesine, Cenk’i 72’de kenara alıp, “Taze golcü Semih Kılıçsoy”u oyuna sokuyordu.
78’nci dakikada bu kez Onur’un yerine yeni transfer Svensson’u, Gedson’un yerine de son haftalarda iyice forma giren Rashica’yı aldı oyuna Beşiktaş teknik yönetimi. Rashica zaten Şenol Güneş’in anlamsız yere kenarda “çürüttüğü” bence kaliteli bir adam. Zaten son maçlarda bu görüşümü kanıtladı. Hem de fazlasıyla. Semih ve Rashica’nın da girmesiyle, Beşiktaş artık daha fazla ve daha garantili pozisyonlara giriyor, bunun dışında da pas sayısı rekorlarını zorlamaya başlıyordu. 88’de, soldan Tayfurun ortasına Rebic çok müsait bir yerden ceza sahası içinden çok rahat vurarak skoru 4’e çıkarıverdi.
Kupada turu görkemli bir skor ve rahat bir oyunla geçen Beşiktaş, bu maçta sakat da vermemenin tadını çıkarıyordu.
Fernando Hoca “Bir çizik daha attı” deftere
Hayırlısı olsun.
Peki bütün bmunlar olurken, İnönü’de öteki yedek kulebesinde Arda Turan ne yapıyordu?
Aklı “Seçil’e kaptırılan milyonlarda” çocuğun. Ne yapsın?