Yaralı Kartal 1 puana da razı: Zafer Arapkirli yazdı...
YARALI KARTAL 1 PUANA DA RAZI
Normal takımların maçlarından önce, spor yazarı olarak, normalde o takımın kadrosuna, dizilişine bakarız. Bakalım bu maçta hoca nasıl bir kadro tercih etmiş deriz. Kimin yerine kimi almış, hafta içi Avrupa maçında yorulan kimi dinlendiriyor acaba diye merak ederiz.
Bu, normal takımlar için söz konusu.
Mevzubahis Beşiktaş ise, önce sakatlar listesine bakılır. Bugün acaba sakatlar ordusuna kim eklenmiş, revire kim kaldırılmış diye merak edilir.
Hemen o listeye baktık, maç öncesinde. Rosier, Rashica, Ghezzal, Masuaku, Tayfur, Onana, Bailly, Y. Arda, Tayyip, Emrecan…
Yani, bir evde yemek yapacaksınız. Dolabı açıyorsunuz. Elde ne varsa, o koyulacak tencereye. Kiler tamtakır. Buzdolabına fare düşse kafası yarılacak. Bir tek Necip Uysal şaşırtmıyor esami listesinde. Gedson, Amir ve Salih mi?.. Hep varlar da, ne oluyor? Ankaragücü de, diğer takımlar da, bu orta sahayı kilitlemeyi o kadar kolay beceriyorlar ki... O zaman kanatlara topu taşımayı ve oraları etkili kullanmayı beceremeyince, sonuca gidemiyorsun.
Necip de Necip... Bu çocuktan 10 tane daha olsaydı, ne güzel olurdu.
Ama gol pozisyonunda o da “kolektif hataya” ortak olarak hayal kırıklığı yarattı.
Maç öncesi röportajda Rıza Çalımbay Hoca “Bu maçımız Fenerbahçe maçından daha önemli” diyordu haklı olarak. Kabus gibi bir dönemde, önemli bir nefes almaya yol açacaktı.
Kolay değil. Avrupa maçında 5 tane yiyip gelmişsin Ankara’ya…
Maç öncesi seremonide küçük Ankaragüçlüler’den biri, İstiklal Marşı sırasında kamera önünden geçerken elleriyle 5-0 işareti yapıyordu. Biraz zalimce bir espri. Kim öğrettiyse. Şu sıralar “kayıp milyonlarının” derdindeki “What Can I Do Sometimes Fonu” mağduru Emre mi?
Ama bu durumlara düşmeyeceksin işte…
Bu duygularla başlayan maçta ilk 20 dakika Beşiktaş daha etkili göründüyse de golü 21’nci dakikada ağlarında gördü. Yine klasik bir panik anı. Kaptırılan topu Ali Sowe’a adeta ikram ettiler. Sonra da 3 kişi kendi aralarından vurmasına engel olamadılar.
Necip, Colley, Amir… üçünün de başını döndürerek vurdu ve yakın mesafeden Mert’i de avlamış oldu. 1-0
Yüz defa yazdığımız, Beşiktaş defansının şu meşhur “kesik başlı tavuk” hali. Sonrasında yine Beşiktaş’ın baskısı, Ankaragücü’nün kontratak arayışları… İlk yarı skoru belliydi. Her iki tarafın da sonuca gidemeyen atakları, 45 dakikayı böylece bitirdi.
2 senedir klasik Beşiktaş tablosu. Topa daha çok sahip. Daha çok pas yapıyor. Rekorlar kırıyor isabetli pasta. Ama neye yarıyor? Al gülüm ver gülüm. Ne işe yarar o tür bir rekor? Rakibe kaptırınca, defans sersemliyor ve panik başlıyor. Avrupa’da affetmiyorlar 5 atıyorlar. Burada üzerine fazla gelmiyorlar. 1 golle 2 golle maç kaybediyorsun. Ama kaybediyorsun işte. Bugünlere asıl gelindi? Tam da böyle.
İkinci yarıya girerken, herkesin kafasındaki soru şuydu.
Beşiktaş Aboubakar ve Muleka ile bir şut dahi bulamazken, yanlarına ya da birinin (Bahtiyar’ın yerine girdi) yerine Cenk’i de alsa bulabilecek mi? Bunun cevabını aşağı yukarı hepimiz biliyoruz. “Armut piş ağzıma (kafama, ayağıma) düş” pozisyonları hariç, imkansız.
E o zaman? Dua edeceksiniz ki, armutlar düşmeye başlasın.
Nitekim, Cenk oyuna girdi ve dua etmeye (tabii ki bu arada gezinmeye) başladı. Ama Beşiktaş’ın sonuçsuz baskısı, Amir’in yerine Chamberlain oyuna girene kadar devam etti. Kronometre 74’ncü dakikayı gösterdiğinde, sazı eline çaldı ve kendi besteleyip kendi çaldı Alex Oxlade Chamberlain.
1-1
Ta orta sahadan aldı, götürdü götürdü ve sakin bir vuruşla alt köşeye takıverdi topu. Bize de hep birlikte sormak kaldı: “Ah be Rıza Hoca, bu adamı niye bekletirsiniz kenarda? Şenol Hoca yaptı bu hatayı her maçta. Sen niye devam ettiriyorsun?”
1-1'den sonra her iki takım da daha büyük bir hırsla asılmaya başladılar maça. Beşiktaş, “galibiyet serisi ve zirveden kopmamanın” hesabında, Ankaragücü de “böyle bir dönemde yakaladığı Beşiktaş’ı elinden kaçırmamanın” derdindeydi.
5 dakika uzayan maçın son saniyesine kadar adeta şampiyonluk maçı hırsında ve havasında bir maça tanık olduk. Ama bu kadar güçsüz ve eksik bir Beşiktaş’ın gücü de bu kadara yetti. Hakkı da buydu zaten. Pozisyon üretemeyen, ürettiği kısır pozisyonları da ole çevirebilecek adamı olmayan bir takım için bu da kârdır.
“Olası bir çıkış” için umutlar Fenerbahçe maçına kaldı artık.
Yoksa, gerilerden emekleye emekleye hatta sürüne sürüne gelmeye devam. Kayıp sezonun kayıp puanlarına, Ankara’da 2 tane daha eklenmiş oldu.